Barajsız Seçim, Barajsız Demokrasi

05.12.2014

Demokrasi ve Barış Konferansı, seçim barajı tartışmalarıyla ilgili Cezayir Toplantı Salonu'nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya HDK Eş Sözcüsü ve HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu'nun yanı sıra Barış İçin Kadın Girişimi, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve EHP temsilcileri, HDP MYK ve HDK YK üyeleri katıldı. Toplantıda ilk olarak Prof. Dr. Gençay Gürsoy konuştu. Yüzde 10 seçim barajının 12 Eylül darbesinin "ayıbı" olduğunu söyleyen Gürsoy, "Bu miras Türkiye'yi demokrasi anlamında çok ciddi donma noktasına getirdi" diye konuştu. Seçim barajının, "milli irade gaspı" olduğunu söyleyen Gürsoy "Başkanlık sistemine geçiş için parlamenter çoğunluk elde etme niyeti her şeyin önüne geçti. Ancak biz artık Türkiye'nin bu cenderenin çerçevesini kırması için işi halka, toplumsal muhalefete havale etmeye çalışacağız" diye konuştu.

Seçim barajının insan hakları ve hukuki çerçevesine ilişkin sunum yapan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, dünyada seçim barajının yalnızca Türkiye ve Şeysel Adalarında uygulandığını söyledi. Seçim barajıyla ilgili dünyadan örnekler de veren Kaboğlu, hiçbir ülkede seçim barajının mutlak olmadığını belirtti. Seçim barajının Türkiye demokrasisi önünde büyük bir engel olduğunu ifade eden Kaboğlu, seçim barajı konusunun daha önce de 1995 yılında Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürüldüğünü ve AYM'nin yüzde 10 barajının kaldırılmaması yönündeki kararını hatırlatarak, "O dönem değişti" dedi.

AİHM'in 2007 ve 2008'de verdiği, "Baraj Avrupa standartlarının üzerindedir. Ancak düzenleme ulusal makamlara aittir" şeklindeki kararını hatırlatan Kaboğlu, "AİHM barajın aykırı olduğunu açıkça ifade ediyor" dedi. Seçim barajının Anayasa'nın 13. maddesine açıkça aykırı olduğunu belirten Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamaları ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, "Barajı tanımayız" şekildeki ifadelerini hatırlatarak, "Yapılan açıklamalar Anayasa'nın 138. maddesine ve yetkilerine aykırı açıklamalardır" diye konuştu.

Seçim barajıyla ilgili AYM tarafından verilecek olası kararlara ilişkin açıklama yapan Kaboğlu, şunları söyledi: "Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru metinlerini görmedim. Ama bireysel başvuru yolu açısından iki yıldır kararlar çerçevesinde birinci olasılık şu, ihlal ve aykırılık vardır, saptamasında bulanabilir. İkinci aşamada, 33. maddeyi daha önceki kararlarında yaptığı gibi ya daire yolu ile ya da genel kurul yoluyla somut norm denetimine tabi tutar. Bu maddenin anayasaya aykırı olduğunu beyan ederek bunu iptal edebilir. Bu haliyle anayasanın demokratiklik ilkesine de aykırıdır. '1995 yılında Anayasa Mahkemesi kaldırılmaması yönünde karar verdi, şimdi kaldırılması gerekir kararını verirse, çelişki olur' yaklaşımı da doğru da değildir. Çünkü o kararın üzerinden 20 yıl geçti. Dönem değişti, hukuk değişti"

Kaboğlu'nun ardından söz konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 30 yıldır barajın kaldırılması tartışmalarının yürütüldüğünü söyleyerek, ,"Umuyorum ki, Anayasa Mahkemesi sadece ihlal tespiti yapmaz, bir adım daha ileriye girerek, yasayı iptal eder" şeklinde konuştu.

HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü ise, seçim barajının yanı sıra seçim kanunun konusunun da tartışılması gerektiğini vurguladı. Seçim barajının düşürülmesinin gündeme gelmesinin AKP Hükümetinde büyük paniğe yol açtığını söyleyen Kürkçü, "Meclis'te oluşlarını yüzde 10 baraja borçlu olanların, yüzde10 barajına karşı çıkarak koltuklarını teslim etmeleri onların fıtratında yok. Ancak toplumun istemesi gerekir. Bütün oyların eşit olduğu bir seçim düzeni istemeliyiz. İkincisi bunun parlamentoya yansıması önünde herhangi bir engelin olmamasını istemeliyiz" ifadelerini kullandı.

Seçimlere HDP olarak gireceklerini de hatırlatan Kürkçü, "Yüzde 10 seçim barajına meydan okuyoruz. Barajın üstünü aşarak parlamentoya gireceğiz. Ancak bu bir risktir. Parlamentoya girmeme riski de var. Ancak HDP'siz bir parlamentonun nasıl olacağını onlar düşünsün. HDP olmadan çözüm sürecini nasıl yürüteceklerini düşünsünler" diye konuştu.

Toplantıda KESK, DİSK, TTB, TMMOB, EHP temsilcileri ile Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu da birer konuşma yaptı.

Basın toplantısında HDK YK üyesi Bircan Yorulmaz tarafından ortak açıklama okundu. Yapılan açıklama şu şekilde:

Barajda ısrar, özürlü demokraside ısrardır...

Seçim mekanizmaları, bir siyasal sistemin niteliği konusunda önemli ipuçları taşır ve uygulanan seçim sistemi, o ülkede demokrasinin yaşama geçirilişindeki temel ölçütlerden biridir.

Seçim sistemleri değerlendirilirken, öncelikle 'temsilde adalet' ilkesini ne oranda gözettiği; 'yönetimde istikrarı' ne oranda sağladığı değerlendirilir. Kimi zaman birbirinin aleyhine işleyen bu iki ilke arasında yanlış bir dengenin oluşması, yanlış ve adaletsiz bir seçim sistemini de yaratılmış olur. Nitekim şu anda Türkiye’de geçerli olan sistem, 12 Eylül Askeri Darbesi sonrasında yanlış bir dengenin üzerine inşa edilmiştir.

Özellikle 12 Eylül sonrasında ‘yönetimde istikrar’ ilkesini öne alan anlayışla büyük partilere Meclis'te milletten aldığı oy oranından çok daha yüksek bir oranda temsil olanağı sağlayan bir sistem tercih edilmiş ve bunun sonucunda ‘temsilde adalet’ ilkesi işlemez hale gelmiştir.

12 Eylül darbesiyle başlayan anti-demokratik kurumlaşma ve yasalaşma seçim sisteminde bugün hala korunuyor:

- Bugün Türkiye’de var olan dünyanın en yüksek barajlı seçim sistemi ‘temsilde adalet”i engelliyor.
- Bu sistemde seçmenin oyları eşdeğer değerlendirilmiyor.
- Yüzde 10 baraja dayanan seçim sistemi çoğulculuğun önünde engel oluyor. Çünkü çok sayıda partinin seçime katılması çoğulculuğun göstergesi değildir. Çoğulculuk, farklı düşünen partilere de, güçleri oranında yasama organında temsil imkanını tanımakla mümkündür.

Demokratikleşmenin hayata geçirilmesinde önemli bir adım demokratik, adil bir seçim sistemidir. Bugün Türkiye'nin ihtiyacı, seçimin ertesine tortu bırakmayan, sonuçları üzerinde tartışma yaratmayan, ‘temsilde adalet’i öne alan ve seçmenin iradesini en yüksek oranda yansıtan; demokratik olan, çoğulculuğu sağlayan, farklı görüşlerin yasama organında temsiline imkan veren; partiler arasında, yarış koşulları açısından eşitlik sağlayan bir seçim sistemidir.

‘Temsilde adalet’ ilkesi, bir siyasal faydacılığa feda edilemez.

AKP iktidarı, 12 Eylül darbesinin mirası olan yüzde 10’luk seçim barajını, ‘temsilde adalet’e ve demokrasiye vurduğu darbeye rağmen, sürdürme kararlılığındadır. Hükümet, barajı kendilerinin koymadığı gerekçesinin arkasına sığınsa da, barajı indirme ya da sıfırlama alternatifine olumlu yaklaşmayarak 7 kez olduğu gibi 2015’de bir kez daha barajın nimetlerinden nasiplenmek istiyor. İktidar partisi ‘temsilde adalet’ kaygısıyla değil, AKP’nin en çok milletvekili çıkarmasının imkanları açısından düşünüyor. Mevcut yüzde 10’luk seçim barajı ile yola devam edilmek istenmesinin nedeni budur.

Siyaseti demokratikleştirmeden, ülkeyi ve rejimi demokratikleştirmenin imkansız olduğu ortadadır. Siyasetin demokratikleşmesinde ise seçim sistemi ve siyasi partiler düzeninin belirleyici bir role sahip olduğu tartışma götürmez bir gerçekliktir.

Talep ettiğimiz seçim sistemi şunları hedefler:

1. Toplumdaki farklı siyasal görüşler ve partiler TBMM'de güçleri oranında temsil edilmelidir.
2. Seçmen gönlündeki partiye oy verebilmelidir. Bir parti iktidara gelmesin diye, gönlünden bir başka parti geçtiği halde, daha güçlü göründüğü için üçüncü bir partiye oy verme zorunluluğu kalkmalıdır. Çünkü bu tutum demokrasiyi ve siyasi partileri deforme eden sonuçlar yaratıyor.

Türkiye'nin de taraf olduğu Paris Şartı’nda "Bireyleri ve grupların kendi siyasi partilerini veya başka siyasi örgütlerini tam bir özgürlük içinde kurma haklarına saygılı olacak ve böyle siyasi partilere ve örgütlere birbirleriyle kanun önünde ve resmi makamlar tarafından eşit muamele esasına müsteniden yarışabilmeleri için lüzumlu hukuki garantileri sağlayacaklardır." (Paris Şartı EK-17.6) denir. Ama Türkiye’deki gerçekler böyle olmadığı gibi, sorun sadece barajla sınırlı da değildir.

- Seçimlerde var olan devlet kayırmasına son verilmelidir. Siyasi partilere devletçe ekonomik yardım yapılmasını öngören adil ve eşit olmayan düzenlemeler kaldırılmalıdır. Bugünkü durum, siyasal partilerin bazılarının faaliyetinin devlet tarafından finanse edilmesi anlamına geliyor ve bu da eşitlik ilkesine aykırıdır.

- Eşit propaganda imkanı sağlanmalıdır. Seçime katılan bütün siyasi partiler seçim döneminde ulusal ölçekli yayın yapan bütün basın yayın organlarından eşit bir biçimde yararlanmalıdır. Varolan düzenlemeler seçimi eşit olanaklara sahip olunmayan bir yarış haline getiriyor.

Tüm siyasi görüşlerin parlamentoda temsilini, gerçek bir istikrar ve ‘temsilde adalet’in gereği olarak görüyoruz. Yüzde 10 barajıyla devam etmek, AKP’nin adaletsizlikte istikrarı sürdürmesi demektir. Adalet olmadan barış, barış olmadan istikrar ve güven ortamının kalıcı biçimde kurulamayacağı ortadadır.

İktidar partisinin, 12 Eylül darbe rejiminin mirası olan yüzde 10 seçim barajının arkasına sığınması, demokrasi konusundaki isteksizliğinin şaşmaz kanıtıdır. 2015 seçimlerine, kimi hukuki gerekçeler ileri sürülerek bir kez daha yüzde 10 barajıyla gitme israrı, şu an uygulanmakta olan fiili “başkanlık sistemi”ne anayasal kılıf hazırlama niyetinin en açık göstergesidir.

Çoğulcu demokrasiden ve barıştan yana kamuoyunu ve toplumsal muhalefet güçlerini iktidarın bu tutumunu teşhir etmeye ve her türlü yasal kanalı kullanarak demokratik tepkilerini dile getirmeye çağırıyoruz.

Gencay Gürsoy- Demokrasi ve Barış Konferansı
Ertuğrul Kürkçü- HDK Eş Sözcüsü- HDP Milletvekili
Sezgin Tanrıkulu- CHP Genel Başkan Yardımcısı
Alper Taş- ÖDP Eş Genel Başkanı
Saruhan Oluç – HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı
Sibel Uzun – EHP Genel Başkanı
Şaziye Köse – KESK Eş Genel Başkanı
Kani Beko - DİSK Genel Başkanı
Osman Öztürk - TTB
Süleyman Solmaz - TMMOB
Müslüm Doğan - PSAKD Genel Başkanı
Ali Kenanoğlu - HUBYAR Sultan Genel Başkanı
Ercan Geçmez - Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı
Doğan Demir - Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı
İmam Balsever - Özgür Demokratik Alevi Hareketi Eş Başkanı
Celalettin Can - 78’liler Girişimi
Nimet Tanrıkulu - Barış İçin Kadın Girişimi

05.12.2014