Erkek Devlet Şiddetini Teşhir Ediyor, İsyanı Büyütüyoruz!

 

New York’ta tekstil fabrikasında çalışan 40 bin kadının, eşit işe eşit ücret ve insanca çalışma koşulları talebi ile 1857 yılında başlattıkları grev, erkek patronların, sermayenin, polisin ve devletin saldırıları sonucunda 129 işçi kadının ölümü ile sonuçlanmıştır.

Ve o tarihten bugüne 8 Mart, erkek egemen sisteme, savaşa, şiddete ve her türlü baskı ve sömürüye karşı kadınların mücadelelerini, barış, hak ve eşitlik taleplerini dile getirdikleri günün adıdır. Kadınların ve LBGTİ+’ların özgürlük ve eşitlik için isyan günü...

Türkiye’de 2020 yılında 300'den fazla kadın, büyük bir çoğunluğu birinci derecede yakınları olan erkekler tarafından katledildi.

Erkek devlet şiddetini önleme yükümlülüğü olan iktidar, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun’a saldırmaktan geri durmadı.

Haklarını isteyen ve adaletsizliklere karşı çıkan herkesi “terörist” ilan eden ve yargıladığı pek çok masum kişiye elektronik kelepçeyle ev hapsi veren erkek yargı, koruma kararlarına rağmen kadınlara yaklaşan, yaralayan ve öldüren erkeklere ise elektronik kelepçe takmamış, patriyarkal sisteminin birer neferi olarak medyasıyla, yargısıyla koruyup kollamıştır.

Diğer yandan tehdit ve tehlike altındaki kadınları ise adeta yalnız ve savunmasız bırakmıştır.

COVID19 salgını ile birlikte evde kalmanın kadınlar, çocuklar ve LGBTİ+’lar için yarattığı şiddet sarmalı ve ev içi emek sömürüsü daha da artmış, kayıtsız ve güvencesiz ekonominin başat kaynağı olan kadın işçi ve emekçiler bu süreçte ilk işten çıkarılanlar olmuştur.

Kadın özgürlük mücadelesi yürüten aktivistler, üniversitelerin özerkliğini, akademik özgürlüğü ve bilimi savunan kadınlar ve LGBTİ+’lar “terörist” olarak yaftalanıyor, yargılanıyor, zindanlara gönderiliyor.

Bu da yetmiyor, çıplak arama, tecavüz tehdidi ve cinsel(leştirilmiş) şiddetin binbir türlü hali, cezasızlık zırhıyla istisna değil kural olurken, erkek devletin yeni temsilcileri kadınların yaşadıkları şiddeti, bu travmatik tehdit ve zorbalıkları ifade edememelerini “iffetsizlik” olarak tanımlayabiliyor.

Bu hukuksuzlukları dile getiren milletvekilleri, hak savunucuları ve kadınlar ise yargılanıyor!

Ancak biz, tüm dünyada kürtaj hakkına, LGBTİ+ haklarına, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadın kazanımlarına saldırılarını arttıran bu erkek devletlerin ittifakına karşı, direnen kadınların kalabalığını hatırlayarak ilerliyoruz.

Erkek devlet şiddetine ve kadın kırımına, kadın ve LGBTİ+’lara yönelik şiddete artık bir son verin!

Türkiye artık bir erkek-kayyum rejimidir!

Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektör Melih Bulu’nun ilk yaptığı iş; üniversite bünyesinde yer alan ve köklü bir kulüp olan Kadın Araştırmaları Kulübüne ve büyük bir emek, mücadele ve özveriyle kurulan LGBTİ+ Kulübüne saldırmak oldu.

Bulu, LGBTİ+’lara yönelik nefret dili kullandı, demokrasi talep eden öğrencilere soruşturma açtı, polis şiddetine yol verdi, destek verdi, bizzat bu şiddete dayanarak üniversiteye girebildi.

Bizler, kayyum politikalarını halkın iradesiyle seçilmiş HDP belediyelerine atanan kayyımların, bu belediyelerdeki kadın birimlerine/ merkezlerine yapılan saldırılardan, kadın kazanımlarını gasp etmesinden ve eşbaşkanlık sistemine yapılan saldırılardan biliyoruz. Tıpkı eşit, demokratik, özgürlükçü, doğrudan katılımı esas alan, şeffaf, hesap verebilir ilkelerin bütünlüğünü pratikleştiren kadın özgürlük çizgimize yönelen erkek devletin polis/asker şiddeti gibi.

AKP-MHP faşist iktidarı, yaşam alanlarımızın tamamını erkek-devlet şiddetiyle kuşatmak, ülkenin her yerinde küçük küçük, kendi gölgesi olarak tek adam iktidarları oluşturmaya çalışıyor.

Biz kadınlar bunu #KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz.

Evde, okulda, belediyede, üniversitede, zindanlarda, fabrikada, tarlada, mecliste ve her yerde mücadele ediyoruz. İrademizi, kaynaklarımızı, karar ve seçimlerimizi, hak ve özgürlüklerimizi, emeğimizi, bedenimizi, yaşamlarımızı gasp eden erkeklere/ kayyumlara daima meydan okuduk, bundan sonra da meydan okumaya devam edeceğiz.

Kazandığımız haklarımızın elimizden alınmasına, geriletilmesine, içinin boşaltılmasına izin vermiyoruz.

Bu amaçla, Halkların Demokratik Kongresi Kadın Meclisleri olarak her yıl olduğu gibi bu 8 Mart’ta da sokaklarda ve meydanlarda mücadele direncimizi ve kararlılığımızı, bitmeyen azmimizi ve isyanımızı yükseltiyor ve 8 Mart’ı kadın özgürlük ve eşitlik mücadelesinde hayatını kaybeden tüm kadınlara adıyoruz.

6 Mart’ta Kadıköy’de, 8 Mart’ta Feminist Gece yürüyüşünde sokaklarda, “Umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla” diyen kız kardeşlerimizle birlikte olacağız.

Bir kez daha kalabalığın bir parçası olarak, onu yaratan ve tarihe notunu düşen kadınlar olarak direnişte ve mücadelede yerimizi alacağız.

Alışın buradayız; gitmiyoruz, bitmiyoruz. Biz kazanacağız!

Yaşasın 8 Mart!

Yaşasın Özgürlük Mücadelemiz!

Ζήτω η 8η Μάρτη!

Կեցցէ՛ Մարտի 8

Viva el 8 de marso!

Long live march 8

Abri 8 (ut) Mart e!

Skudas 8 Marthi!

Biciwîyo 8'ê Adare!

Bijî 8'ê Adarê!

Yaşasın 8 Mart!

Halkların Demokratik Kongresi
Kadın Meclisleri

8 Mart 2021