Halkların Demokratik Kongresi, 13. Dönem 4. Genel Meclis toplantısını 25 Mayıs 2025 tarihinde gerçekleştirmiştir.
İçinden geçtiğimiz dönem, yalnızca Türkiye açısından değil, tüm Ortadoğu ve dünya halkları açısından tarihsel bir dönemeçtir. Ukrayna’da savaş hâlâ sürerken, Gazze’deki soykırım artık gündemlerin dışına itilmektedir. II. Dünya Savaşı sonrası oluşan görece demokratik uluslararası yapı yerini emperyalist güçler arası teknoloji ve ticaret savaşlarına bırakmış, ABD–İsrail ortaklığı Avrupa’da yeni kırılmalar yaratmış, Ortadoğu ise yeniden şekillenen küresel düzenin doğrudan çatışma alanı hâline gelmiştir.
İran, Hindistan, Rusya ve Çin hattında yaşanan gelişmeler; Suriye’de ve bölge genelinde oluşan yeni diplomatik ve askeri dengeler, doğrudan Türkiye’yi ve bizleri ilgilendiren bir süreci işaret etmektedir. Bu bağlamda, Sayın Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihinde yaptığı Toplumsal Barış ve Demokratik Toplum çağrısı, yalnızca Türkiye’de değil, uluslararası kamuoyunda da ciddi yankı bulmuş; ardından PKK’nin silah bırakma kararını ilan ettiği kongre, tarihi bir gelişme olarak kayda geçmiştir. 52 yıllık Kürt özgürlük mücadelesi bugün artık dünyanın tartıştığı demokratik çözüm dinamiğine dönüşmüştür.
Kürdistan’ın dört parçası bakımından bu süreç, halkların kaderini belirleyecek niteliktedir. Türkiye açısından ise, demokratik siyasetin yeniden yapılandırılabileceği ve toplumsal barışın inşa edilebileceği tarihsel bir fırsat penceresi açılmıştır. Önceki sürecin aksine, bu kez CHP ve MHP gibi partilerin doğrudan karşı pozisyon almaması ve kamuoyunda daha geniş bir destek zemininin oluşması önemli bir gelişmedir. 12 Mayıs’tan itibaren devlet ve örgüt arasında yeni bir müzakere sürecine girildiği anlaşılmaktadır. Bu sürecin derinleşmesi, geçmişteki güven sorunlarının aşılması ise, halkların ortak demokrasi mücadelesi ile mümkündür.
HDK olarak bu dönemde sorumluluğumuzun büyüdüğünün bilincindeyiz. Barışın toplumsallaşması için yerelden merkeze her düzeyde siyaset üretmeye, halkla buluşmaya, toplumsal barışı savunmaya daha çok ihtiyaç vardır. Yaşadığımız geçmiş örgütsel sorunları aşarak, barış merkezli yeni bir siyasetin taşıyıcı gücü olmaya hazır olduğumuzu bir kez daha vurguluyoruz.
Bugün Alevilerden kadınlara, LGBTİ+’lardan işçilere, ekoloji mücadelesi verenlerden gençliğe, hayvan hakları savunucularına kadar toplumun tüm dışlanan ve ezilen kesimlerinin adil, eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşam talebi, ortak bir mücadele zeminine kavuşmalıdır. HDK, bu mücadelenin eşit yurttaşlık temelinde, halkların birlikte ve özgürce yaşayacağı bir Türkiye hedefiyle örülmesinin asli platformudur.
Ancak bu demokratik iradenin önünde hâlâ güçlü bir baskı aygıtı durmaktadır. CHP’ye ve özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik artan yargı ve medya kuşatması, yalnızca bir partiye değil, demokratik muhalefet zeminine yönelmiş otoriter bir daraltma girişimidir. Tüm bunlarla birlikte binlerce siyasal tutsağın cezaevlerinde tutulmaya devam ettiği, hasta mahpusların yaşam hakkının hiçe sayıldığı bu dönemde, bizler bu tabloya yabancı değiliz. Tam tersine, bu cenderenin tam da içindeyiz. Bizi, halklarımızı, farklılıklarımızı, hakikatlerimizi bastırmak isteyen otoriterliğe karşı örgütlü mücadeleyi ve demokratik müdahaleyi büyütmekte kararlıyız.
Demokratik çözüm süreci ile birlikte, yeni bir anayasa tartışması da gündemdedir. Bu sürecin otoriter rejimin restorasyonu yerine halkların ortak sözleşmesi olarak kurgulanması için mücadele edeceğiz. HDK olarak çok kimlikli, çok inançlı, çok dilli, kadın özgürlükçü, ekolojik ve eşit yurttaşlık temelinde yeni bir anayasanın yapılmasını savunuyoruz.
HDK, gençliğin dışlandığı, LGBTİ+’ların hedef alındığı, kadınların şiddete maruz bırakıldığı, Alevilerin yok sayıldığı, doğanın talan edildiği, emeğin güvencesizleştirildiği bu düzene karşı demokratik toplumun kurucu gücü olarak görev almaya devam edecektir.
Bu nedenle;
• Ezilenlerin siyasete kendi kimlikleriyle doğrudan dahil olmasını,
• Yerelden merkeze halkın doğrudan temsiline dayalı yeni bir demokratik inşa sürecini,
• Tüm halkların barış içinde, özgürce ve eşit bir yaşamı birlikte kurmasını
savunuyoruz.
Barış, sadece çatışmasızlık değil; haklarla, kimliklerle, farklılıklarla var olabilmenin adıdır. HDK olarak, halkların eşitliği, barış ve demokrasi için birlikte mücadeleyi büyütmekte kararlıyız.