Cenazeye Yapılanlar Halklara Yapılmıştır!

11.05.2020

 

Yaşam hakkı insanlık inanç, gelenek ve düşünce dünyasında temel hak olarak tüm hukuk sistemlerinde işlene gelmiştir. Halklar geleneğinde ise ahlaki, vicdani bir sorumluluk olarak kendini canlı tutmuştur. Bu durum insanlık değerleri yönü ile de canlı tutulması elzemdir. Diğer yandan yaşamın kutsallığının ve doğasının gereği olarak ölüm ve ölüye saygı toplumların birbirinin değerlerine verdiği kıymet, vicdani, ahlaki sorumluluk olarak, bir toplumun kültürel tutarlılığı olmuştur. Yani ölümden dolayı tutulan yasa saygı, savaş ortamında ölülerine saygı, öleni yerde bırakmamanın yasal ve hukuki olarak bir toplumun, devletin sorumluluğu olduğu, toplumlara ve halklara soykırım uygulamak, toplu imha silahları kullanmak Uluslararası hukukta savaş suçu olarak görülmektedir. Öbür yandan toplumların İnanç ve ibadet mekânları ona inanların değerlerini taşıdığı için saygı gösterilmesi gereken, hassas olunması gereken mekânlardır. Bir bütün inananlarının değerlerini taşır her sembol ya da mekân, bu durum aynı zamanda hukuki, yasal bir yükümlülüktür.

Son süreçlerde yaşanan mezar tahrip etmeler, cenazelere müdahaleler, ibadethanelere yapılan saldırılar toplumun da hukukun da inançların da içine sığmayan, birlikte yaşama arzumuzu inciten olaylardır. Mezarları tahrip etmenin hukukta da inançlarda da öngörülmemiş olmasından kaynaklı bir cezası yoktur. Çünkü insanlık ne yaşarsa yaşasın, neye inanırsa inansın, ya da hiç bir şeye inanmasa da mezarlarına hep saygılı olmuş mezar ile dava sürdürmemiştir. Bedenleri toprağa bırakmış, toprağın hükmüne güvenmiştir.

Geçtiğimiz hafta, Gazi Cemevi’ne kolluk güçlerince yapılan müdahale ve Dzınunt Surp Asdvadzadzni Kilisesine yapılan saldırıyı HDK Halklar ve İnançlar Meclisi olarak kınıyoruz. İbadethanelere yönelik düşmanca yaklaşımların kabul edilmez olduğunu belirtiyoruz.

Bir Kilisenin kapısını ateşe verenler bir cemevine gazla müdahale edip kapılarını kırıp cenaze kaçıranlar, sadece bir mekana değil insanlığa, bin bir bedel ödeyerek bu güne getirdikleri değerlerine de saldırmışlardır.

Biz biliyoruz ki daha öncede ırkçı saldırılara uğrayan Dzınunt Surp Asdvadzadzni Kilisinin asıl faili tekçiliği bu ülkede siyasete çevirenlerdir. Biz biliyoruz ki Gazi cemevine fütursuzca saldıran kolluk güçlerinin cesareti cemevlerini ibadethane saymayan eşitsiz politikalardır. Bu siyaset “İbrahim Gökçeği Kayseri de gömdürmeyiz gerekirse yakarız” diyen linçci  güruhlar yaratmıştır. Oysa bu toplum Ankara da bu duyguyu yaratıp Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’u gömdürmeyenleri vicdanlarda mahkum etmişti. 

Türkiye halklarına çağrımızdır ibadethane, ölüm ve mezar ile kurduğumuz tarihsel ilişkimize sahip çıkalım. Cenazeye ve mezarlara saygıyı aileye, ibadethaneye saygıyı sadece ona inananlara bırakmayalım hepimizin toplumsal sorumluluğu olduğunu unutmayalım. Birlikte yaşama mayamızın bozulmasına müsaade etmeyelim.

Kendi mutlu azınlığını yaratmak isteyen iktidarın Halklara ve İnançlarımıza reva gördüğü bu yaklaşımı kınıyoruz. Halkların Demokratik Kongresi Halklar ve İnançlar Meclisi olarak bu zulmün karşısında dayanışma duygularımız paylaşıyoruz.

Halkların Demokratik Kongresi

Halklar ve İnançlar Meclisi