Demokrasi yürüyüşçülerinden mesaj var!

18.06.2020

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) ülkedeki haksızlıklar ve hukuksuzluklara karşı Edirne ve Hakkari’den Ankara’ya başlattığı “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü” 3. Gününü geride bırakıyor. Bugün “”Demokrasi Yürüyüşü”nün Hakkari kolu Diyarbakır’da, Edirne kolu ise İstanbul’daydı. Tüm hukuksuzluklara, CHP’li ve HDP’li vekillerin milletvekilliklerinin düşürülmesine, Osman Kavala’nın cezaevinde hukuksuzca tutulmasına, AKP-MHP iktidarının muhalif kesimleri her türlü ötekileştirme ve yok sayma politikalarına karşı gerçekleştirilen Demokrasi Yürüyüşü’nün İstanbul Kadıköy ayağında binlerce insan demokrasi ve adalet talebini haykırdı.

Nedir iktidarı bu denli hırçınlaştıran, korkutan ve tahammülsüz hale getiren “Demokrasi Yürüyüşü”? Demokrasi Yürüyüşü’nün Hakkari ve Edirne kolunda yer alan milletvekilleri, siyasi parti temsilcilerine sorduk.

HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir: “Demokrasi Yürüyüşü” otoriter siyasete karşı tüm sömürülenlerin, ezilenlerin, kadınların ortak yürüyüşü

Türkiye’nin tarihinin en baskıcı, en hukuk tanımaz ve anayasanın en işlemez hale getirildiği bir siyasal dönemi yaşadığını ifade eden HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, toplumun baskı, şiddet ve hukuksuzlukla sindirilmek, biçimlendirilmek ve dizayn edilmek istendiğini söyledi.

Dirayet Dilan Taşdemir, HDP’nin toplumun, toplum karşıtı, halklar karşıtı bir yerden dizayn edilmesine, topluma sömürü ve biatı dayatan siyasete karşı en önemli mücadele dinamiği olmaya devam ettiğine işaret ederek, “Yaptığımız Demokrasi Yürüyüşü de tam da bu baskı siyasetine, otoriter siyasete karşı bütün sömürülenlerin, ezilenlerin, kadınların ortak mücadelesini geliştirme, sözünü çoğaltma ve mücadelesini yükseltme yürüyüşüdür” dedi.

“Halklara dayatılan bu faşizm karşısında mücadelemizden vazgeçmiyoruz” diyen Dirayet Dilan Taşdemir, “Bu konuda doğal olarak halkımızın da bizden, siyasetten ciddi beklentileri var, siyasetin rolünü oynamasını istiyor. Bu açıdan umudunu, yönünü HDP’ye çevirmiş durumda. Bütün manipüle etme, yok sayma siyasetine karşı partimiz HDP de bir kez daha, bu coğrafyada 

sorunun çözüm adresi olduğunu, toplumu savunan en önemli mücadele birliği olduğunu göstermiştir” diye konuştu.

HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu: HDP’nin yürüyüşü halkların sesinin, işçi sınıfının öfkesinin dillendirilmiş halidir

Ülkenin ekonomik ve siyasi olarak ağır bir krizin içinden geçtiği süreçte HDP’nin başlattığı “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü’nün toplumsal muhalefetin, işçi sınıfının ve bir bütün olarak ezilen halkların bu krize cevabı olduğunu söyleyen HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, ‘Demokrasi Yürüşü’nü şöyle değerlendirdi: “Emperyalist kapitalist sistem çok uzun bir dönemdir ağır bir ekonomik kriz ve giderek yoğunlaşan paylaşım mücadelesi içerisinden geçiyor. Türkiye'deki iktidar bloku bu ekonomik krizin faturasını işçi sınıfı ve yoksul halklara çıkarıyor. Krizin işçi sınıfı açısından anlamı işsizlik ve sefalettir. İktidar bloku aynı zamanda emperyalist paylaşım mücadelesi içerisinde bulduğu hareket alanları üzerinden ülkeyi ağır bir çatışma sürecinin içerisine sokmuş bulunuyor. Salgın döneminde çarklar dönecek söylemi işçi sınıfının hastalığa ve ölüme rağmen çalışacağı, işsiz kalan yığınların ise sefaletle boğuşacağı anlamına geliyordu. Nitekim salgın işçilerin yaşadığı yerlerde ve fabrikalarda, şantiyelerde yoğun bir etki gösterirken aynı zamanda artan ve büyüyen bir sefalete de yol açtı. İktidar rıza üretme mekanizmalarının ortadan kalktığının farkında.  Bu yüzden varlığını toplumsal muhalefetin üzerinde daha fazla baskı kurarak ve ülkeyi nefes alamaz hale getirerek sürdürüyor. HDP’nin yürüyüşü bu nefes alamama haline bir cevaptır. HDP’nin yürüyüşü halkların sesinin işçi sınıfının öfkesinin dillendirilme halidir”

HDK Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu: Demokrasi Yürüyüşü ile Gezi İsyanı’nın izinden ‘Yeni Yaşamı’ kurmak için yürüyoruz

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Sedat Şenoğlu, Hakkari ve Edirne’den Ankara’ya başlayan “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü’nü onurun ve özgürlüğün çağrısın dillendirildiği Gezi İsyanı’nın izinden sürdürdüklerini söyleyerek, bu yürüyüşün ‘Yeni Yaşam’ın inşa edilmesinde önemli bir aşama olduğunu kaydetti. 

“‘Bu daha başlangıç mücadeleye devam’ demiştik Gezi ayaklanmasında. Onurun ve özgürlüğün çağrısıydı bu. ‘Biz’ olmanın, birlik olmanın, dayanışmanın görkemli direnişi ve gösterisiydi. Faşist zorbalık ve zulüm düzenine boyun eğilmeyeceğinin milyonların dilenden ilanıydı. Şimdi biz Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü'müzde halklarımızın ve ezilenlerin bu en temel taleplerinin, özlemlerin yolunda ilerliyoruz” diyen Sedat Şenol sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizi, umudun, onurun ve özgürlüğün büyük buluşmasında kaynaştıracak yolun adımlarını atıyoruz. Hakkari'den Edirne'ye, Van'dan İzmir'e, Adana'dan Samsun'a görüyoruz ki halklarımız, ekmek su kadar ihtiyaçları olan adaletin, eşitliğin, demokrasi ve özgürlüğün kararlı sesini, “Yeni Yaşam”ın çağrısını duydukları her yerde yüzünü ona dönüyor, yüreğini emeğini ve direncini ona katıyor.

Bu büyük olanağı, toplumsal bir örgütlenmeye, halk hareketi gücüne, geleceğini inşa eden bir iradeye dönüştürmenin toplumsal ve siyasal zeminini güçlendirmek, yürüyüşümüzün temel amaçlarının başında geliyor. Demokrasinin ve özgürlüğün yolunun açılması Faşizmi yenilgiye uğratacak mücadele birliğinin kurulmasından geçiyor. Dolayısıyla, yürüyüşümüz, bu birliğin inşasının öznesi olacak tüm devrimci ve demokratik güçlere katılım ve birlik çağrısıdır.”

ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş: Hakkari ve Edirne’den birleşe birleşe yürüyoruz

Türkiye’nin iki ucundan Edirne’den ve Hakkari’den Ankara’ya adalet, halkların eşitliği, hakların kurtuluş kaderini eline almaları için yürüyoruz diyen Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, “15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 50.yılını geride bıraktık. Siyasi tarihimize büyük direnişlerle geçmiş işçi sınıfını üretim alanları ve emekçi semtlerden, kent meydanlarından eylemlerimizle selamlarken; açlık ve salgın arasında yaşam mücadelesi veren işçilerin, emekçilerin yaşam mücadelesi için yürüyoruz. Anlamlı bir sendikal duruş, hak alıcı bir mücadele olmadan bu sömürü çarkı kırılmayacak.

Avukatlar adliye önlerinde, ölüm oruçlarında adalet için direniyor. Katliam mağdurları dönemin siyasi sorumlularının utanmaz açıklamaları karşısında “failler belli” diye bağırıyor. Adalet için yürüyoruz. 

İnkarcı ve sömürgeci faşist rejimin salgınla derinleşen iktisadi ve siyasi krizini savaş ve işgalle çözme siyasetine karşı halkların eşitliğini bayrak edinerek yürüyoruz.

Bu yüzden Hakkari’den, Edirne’den geliyoruz. Memleketin bu birleşik duruşa, bütünlüğe ihtiyacı var, bunu görerek, bunu büyüterek yürüyoruz. Bu bir kurtuluş çağrısı, kaderini eline alma çağrısıdır. Çağrıyı büyütmek en çok emekçi sol hareketimizin omuzlarındadır.” diye konuştu.

HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut: Demokrasi Yürüyüşü karanlığa karşı bir hamledir

Ülkenin uzun süredir bir karanlık içinde olduğunu ve “Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü”nün karanlığa karşı bir hamle olduğunun altını çizen HDP İl Eş Başkanı Elif Bulut, “Taleplerimiz çok net demokrasi, barış, özgürlük, eşitlik. Bu talepleri herkes için istiyoruz ve hep birlikte gerçekleştireceğiz diyoruz. İşte bu yüzden tüm toplumsal kesimleri bu yürüyüşü katılmaya davet ediyoruz.” dedi.

Elif Bulut, toplum üzerinde uygulanan baskılara karşı itirazı örgütleyen bir hamle ile söz konusu talepleri meydanlarda dile getirdiklerini ifade ederek, “Daha bu talepleri bile dinlemeye tahammül edemeyen faşist bir iktidar bloku, onun uzantıları ülkeyi ortak bir yaşam alanından uzaklaştıran, kutuplaştıran bir anlayışla yönetiyor. Biz ‘yeni normali’ kadınlar, gençler tüm ezilen ve yok sayılan kesimler için tersine dönüştüreceğiz. Adaletli bir dünya kuracak ve yaşayacak bir ‘normal’ inşa edeceğiz. HDP ötekilerin sesi olarak yola çıktı ve bunda da ısrarlı politikalar üretmeye devam edecek. Demokrasi yürüyüşümüze 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne kadar yeni çalışmalarımızla, politik hamlelerimizle devam edeceğiz ve finali dünya barış gününde yapacağız” diye konuştu.

SYKP Eş Genel Başkanı Canan Yüce: Bu karanlık dağıtılacak, kuşkumuz yok!

Partimizin, Halkların Demokratik Partisi’nin 7 Haziran 2015 Seçimleri’ndeki büyük başarısı müesses nizamın temsilcilerini büyük bir korkuya sürükledi. Gezi’den beri ideolojik ve siyasi hegemonyasını adım adım yitirmeye başlayan AKP İktidarı, iktidar katından düştüğünde işlediği suçların hesabını vermek zorunda olduğu için MHP ve Ergenekon ile ittifak kurarak Türkiye’yi karanlık bir tünele soktu. O tarihten itibaren Türkiye fasit bir daire içine girdi. İktidar katında tutunmak için baskı, terör ve savaş siyasetinin derinleştirilmesi daha fazla baskı terör ve savaş siyaseti üretmekten başka bir şeye hizmet etmiyor. Zira zorbalık iktidar katını işgal eden ittifakın çimentosu, yapıştırıcı tutkalı…

Tanık olduk, oluyoruz, Türkiye 7 Haziran 2015 Seçimleri’nden beri her geçen gün daha kötüye gidiyor. Bu süreci tersine çevirecek tek bir yol var: AKP-MHP Bloku’nun iktidar katından indirilmesi… Bu gerçekleşmedikçe Türkiye’nin gün yüzü görmesi mümkün değildir. Bu da sihirli bir formül gerektirmiyor. AKP-MHP İktidar Bloku’na karşı en geniş güçlerin birliğini sağlamak, bunun ortaya çıkaracağı dinamizmi bir kaldıraç noktası olarak kullanarak mücadeleyi yükseltmek yeterlidir. Lakin CHP ikircimli tutumuyla yalpalıyor, İyi Parti “Kürt fobisi” ile ürkütülüyor, kitle örgütleri ve sosyalist sol gerekli yaratıcılığı, birleşme esnekliğini gösteremiyor. En geniş güçlerin birliği sağlanamadığı için de AKP-MHP İktidar Bloku’nu yerinden etmek, iktidar katından indirmek mümkün değilmiş gibi görünüyor. Bu görüntü yanıltıcıdır. 31 Mart Genel Yerel Seçimleri, tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimleri ve yayımlanan kamuoyu araştırmaları AKP-MHP İktidar Bloku’nun bir sıkımlık canı olduğunu gösteriyor. En geniş güçlerin birliği sağlandığı takdirde bu böyledir tabi ki. Devletin olanaklarını elinde bulundurmak, kolluk kuvvetlerini iktidarı için sopa olarak kullanmak vb. birçok faktörden dolayı inşa etmek istediği faşizmi kurumsallaştırma ve yerleştirme sürecine ilerletme olanaklarına sahiptir AKP-MHP İktidar Bloku… Bunu da unutmamalıyız.

Demokrasi Yürüyüşümüz bu gidişatı tersine çevirme yönünde bir adım olduğu takdirde anlam kazanacaktır. Bu nedenle AKP-MHP iktidar Bloku’ndan rahatsız olan herkese, bütün kesimlere, siyasi partilere, kitle örgütlerine, yurttaşlara sesleniyoruz. HDP’nin yürüyüşü AKP-MHP İktidar Bloku’ndan rahatsız olan herkesin yürüyüşüdür. Bunu gelin Demokrasi Yürüyüşümüze bir fiil katılın manasında söylemiyoruz. Katılım kuşkusuz bizi memnun eder lakin esas kastımız AKP-MHP İktidar Bloku’ndan rahatsız olan herkesin kendi bildiği yol ve yöntemle mücadeleye girişmesidiz.

(Siyasi Haber)