Düşleri Halklar İçin Devrim, Faşizm İçin Kabus Olacak

20.07.2020

5 yıl önce islamcı faşist çetelerin yok etmek üzere saldırdığı Kobane kantonunun inşa sürecine katkı sunmak üzere Suruç’ta bulunan 300’ü aşkın örgütlü genç yoldaşımız, düzenledikleri basın açıklaması esnasında IŞİD’li teröristlerin düzenlediği bir bombalı saldırıya uğradı. Saldırı sonucunda 33 yoldaşımız şehit düşerken, onlarca arkadaşımız da yaralandı. Hedef alınan gençler, Akp iktidarının da açık/gizli destek verdiği IŞİD saldırılarıyla zarar görmüş Kobane’nin yaralarının sarılmasına katkı sunmak ve Rojava halkıyla özgür yaşamın örülmesi ve savunulmasında dayanışma içerisinde bulunmak için Kobane’ye geçeceklerdi. Kobane’nin sınır komşusu olan Suruç’ta bu niyetlerini ve amaçlarını açıkladıkları esnada saldırı gerçekleşti.

Bu meşum saldırıyla, 20 Temmuz 2015’de, kökü uygarlık tarihinin şafağına kadar derine inen bir savaşın sayısız cephesinden birine dönüştü Suruç. İçerisinde, halkların özgürlük tutkusunu, ezilen sınıfların adil bir dünya için duydukları özlemi, kadının yaratıcılığı ile gençliğin heyecan ve coşkusunu barındıran aydınlığın; köleliği her çağa uyarlamaya çalışan, sömürünün en ağırını sözümona kutsallıklara dayandırarak toplumun zihnine kazımayı hedefleyen, kadınıyla genciyle emekçisiyle toplumun yaşayan tüm hücrelerini öldürerek körelmiş bir toplum gerçekliğini arzulayan zifiri karanlığın savaştığı bir mevzi oldu tam 5 yıl önce Suruç.

Kürt halkının öncülük ettiği özgür yaşamı, ne pahasına olursa olsun boğmaya odaklanmış milliyetçi ulus-devletlerin IŞİD terörizmini kullanarak yok etmeye çalıştığı Rojava Devrimi’nin kazandığı büyük zafer, bekasını ancak savaşla koruyacağını anlayan Akp- Erdoğan iktidarı için büyük bir tarihsel uyarı olarak görüldü. 2013 yılıyla birlikte, Kürt halkının tüm kırım operasyonlarına rağmen kesintisiz sürdürdüğü mücadelesinin zorladığı bir sürece girmek durumunda kalan ve bu süreçten alabileceği en büyük kazanımı elde etmeyi planlayan Akp-Erdoğan iktidarı için 2015 yılı yenilginin resmileştiği bir yıl oldu. 2015’in başında IŞİD teröristleri üzerinden gerçekleştirilmeye çalışan soykırım planının tarihî Kobane direnişiyle tamamen etkisiz kılınması ve akabinde Akp ve Erdoğan’a iktidarı kaybettiren 7 Haziran milletvekili seçimi, sözkonusu tarihî yenilginin öne çıkan iki unsuru olarak tarihe geçti. Bu yenilgiler neticesinde ‘ileri demokrasi’ diye sahnelenen oyunun da miadı dolmuş oluyordu. 90’lı yılların kirli savaş gerçeğini kat be kat aşacak bir savaş konseptinin ilk ve hazırlık adımları 2015’in Haziran ve Temmuz’unda bir bir atılmaya başlandı.

5 Haziran’da Diyarbakır’da HDP’nin seçim mitingine dönük gerçekleştirilen bombalı saldırıda olduğu gibi 20 Temmuz’da Suruç’taki bombalı saldırıda da IŞİD terör örgütüne sahne verildi. Suruç’taki saldırının faili ile ilgili olaydan sonra elde edilen bilgiler ve resmî güvenlik kayıtları, 22 Temmuz’da Ceylanpınar’da yaşanan şüpheli polis cinayetleri, bu cinayetlerle ilgili içi hiçbir şekilde doldurulamamış iddialar ve nihayetinde 24 Temmuz’da ‘çözüm sürecinin’ tamamen bitirilip siyasi ve askeri operasyonlarla savaş konseptinin devreye konması Suruç Katliamı’nın hangi amaçla gerçekleştirildiğini gözler önüne serdi. Bu katliamdan üç ay sonra 10 Ekim 2015’te Ankara’da emek barış ve demokrasi güçlerinin düzenlediği mitinge dönük saldırının failinin de Suruç’un failiyle kardeş olması ve ‘tüm güvenlik güçlerinin teyakkuz pozisyonunda önlem alıp aradığı terör nitelikli kayıplar’(!) arasında bulunması da Akp iktidarı ve dönemin yetkililerinin IŞİD ile ortaklığını teşhir eden bir diğer veri olarak hafızalara kazındı. 

Kobane’ye doğru yola çıkan ‘Düş Yolcuları’ savaşa karşı barışın, ulus-devlet zulmüne karşı halk iradesinin, halkları birbirine karşı düşmanlaştıran milliyetçilik zehirine karşı halk dayanışması ve mücadele birliğinin elini güçlendirmek istemişlerdi. Kobane’li Kürt, Arap, Ermeni, Türkmen ayırt etmeksizin tüm çocukların, koşullar ne olursa olsun diğer ülkelerdeki yaşıtları gibi oyunlar oynayabileceği, yeteneklerinin farkına varıp kendilerini geliştireceği eğitim yuvaları, park ve kreş yapımına katılacaklardı. Kütüphane için kitaplar, oyun bahçeleri için oyuncaklar toplamışlardı. Heyecanlıydılar, sevinç doluydu her biri... Ve böylesi bir yaşam coşkusuna, tehlikenin en azılısının bile gölge olmasına asla izin vermeyecek kadar kararlıydılar. Karanlığı yok edecek olan da kararlılıklarıydı. Böyle bir yaşam iddiasına sahip aydınlığı boğmaya bombaların yetmeyeceğini haykırdılar. Aradan geçen 5 sene savaş politikalarının zirve yaptığı bir dönem oldu. Savaşın tetikleyip derinleştirdiği çok boyutlu kriz var olan zorlukları daha da arttırdı. Tüm bunlar gerçekliğin bir tarafı. Fakat gerçekliğin bir diğer tarafı daha var ki; o da, bu 5 yıl içerisinde mücadele ve direniş azminin, yine yeni yaşamı inşa etme iradesinin asla teslim alınamadığıdır. Devrim şehitlerimiz anılarıyla, en zorlu koşullarda dahi karanlığı parçalayacak ışığımız olarak esas güç kaynağımız olmuştur.  Seslerini, faşizmin beynini parçalayacak bir yankıyla yaşatıp büyütmek, düşlerini faşizmin kâbusuna dönüştürmek toprağa düşen yoldaşlarımıza sözümüzdür.

HDK Gençlik Meclisi olarak, 20 Temmuz’un 5. yıldönümünde, şehit düşen 33 yoldaşımızı anıyor, onları mücadelemizde ve büyüyen özgürlük umudumuzda yaşatacağımızın sözünü veriyoruz.

Halkların Demokratik Kongresi

Gençlik Meclisi