İdil Uğurlu: Açlık grevine ses vermek toplumun özgürlüğüne sahip çıkmaktır

07.12.2020

Yurttaşların neredeyse her güne yeni bir gündem ile uyandığı Türkiye’de, özellikle ekonomik kriz ve Kovid-19 pandemisi aylardır gündemin merkezinde. Salgınla mücadele konusunda hükümete yönelik eleştiriler büyürken, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kente dair açıkladığı veriler, Sağlık Bakanlığı’nı adeta boşa düşürdü. Söz konusu bu veriler, alınan tedbirlerle sadece küçük esnaflara kepenk kapattırılırken, sürecin şeffaf yürütülmediğini gözler önüne serdi. 
 
KRİZDEN ÇIKMA ÇABALARI
 
Diğer taraftan iktidarın yaşadığı siyasi kriz de giderek derinleşiyor. Bu nedenle AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın sarıldığı “reform” söylemleri de krizden kurtulma çabaları olarak yorumlandı. Bu yöndeki yorumları besleyen gelişmelerden biri ise Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ilgili açıklamalarının ardından doğrudan Erdoğan’dan azar yiyen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu (YİK) üyesi Bülent Arınç’ın istifası oldu.
Erdoğan’ın, geçmişte defalarca kez tehdit ettiği Avrupa’ya şimdilerde “Biz kendimizi Avrupa’da görüyoruz” yönünde verdiği mesajlar da yine, 10-11 Aralık’ta toplanacak liderler zirvesi öncesi Avrupa Birliği’ne ve ABD’nin yeni Başkanı Biden’e göz kırmak olarak yorumlandı.
 
AÇLIK GREVLERİ
 
Gündemin en sıcak konularından biri ise İmralı’da tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan duruma dikkat çekmek üzere cezaevlerinde 27 Kasım’da başlatılan açlık grevi eylemleri. Ülkede yaşanan krizlerin ana nedenin Öcalan’a uygulanan tecritle ilişkili olduğunu belirtilen tutsakların başlattığı eylem 10’uncu gününde.
 
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğur ile gündemde öne çıkan bu başlıkları konuştuk.
 
SORUNLAR DERİNLEŞTİ
 
Kapitalist sistemin yaşadığı yapısal krizin pandemi ile birlikte daha çok gün yüzüne çıktığını belirten Uğurlu, gelişmiş bazı ülkelerin belirli birikimlerinden dolayı bu süreci götürebildiğini ancak Türkiye gibi ülkelerde eğitim, sağlık ve emek boyutunda yaşanan krizin pandemiyle birlikte daha da derinleştiğini ifade etti.
 
‘BAŞARI HİKAYESİ’ ÇÖKTÜ
 
Mevcut iktidarın pandemi sürecini yönetme derdinde olmadığı tespitini, daha salgının ilk günlerde koyduklarını dile getiren Uğurlu, iktidarın emekçi ve işçiyi açlığa mahkum ederek, salgınla baş başa bıraktığını söyledi. Sermayeyi koruyarak toplumun geri kalanını önemsemeyen iktidarın, saklanan verilerle bunu bir başarı hikayesiymiş gibi gösterdiğini vurgulayan Uğurlu, İBB’nin İstanbul’a dair açıkladığı verilerin, daha ilk günden itibaren şeffaf olmayan Sağlık Bakanlığı’na ait verilerin doğru olmadığını açığa çıkardığını kaydetti.
 
Uğurlu, “İktidarın; ‘Biz yurtdışında hasta getirip tedavi ediyoruz, tıbbı maske yolluyoruz, sağlık sistemimiz süreci götürecek durumda’ açıklamaları çöktü ve iflas etti. Sağlık çalışanlarını alkışla ödüllendirme hikayelerinin ötesinde bir şey yapmadıklarını ortaya çıktı” dedi.
 
BİLİM KURULU ‘GÜNAH KEÇİSİ’ OLDU 
 
“Sağlığı ticarete dönüştürürseniz olacağı bu. Sağlığın ticareti olmaz” diyerek sorunun kaynağına işaret eden Uğurlu, ‘Sürecin birinci sorumlusu Bilim Kurulu’dur’ sözlerini hatırlattığı Erdoğan’ın, sorumluluğu üzerinden atarak ateş topunu Bilim Kurulu’nun kucağına bıraktığını ve günah keçisi haline getirdiğini ifade etti.
 
Uğurlu, bu tablo içerisinde uygulanmaya başlanan yeni kısıtlama kararlarına dair şunları söyledi: “Bu kısıtlamalarla küçük esnaflar kapatıldı ama AVM’ler kapatılmadı. Yani küçük esnaf iflas ederken, sermaye grupları iktidar tarafından korunuyor. Halen yurttaşların gerçekliğiyle yüzleşemediler. Görünen köy kılavuz istemiyor, iktidar bu süreci götüremiyor. İktidar halen şeffaf değil, çünkü şeffaf olma durumunda peş peşe istifalar da beraberinde gelecektir.” 
 
HALK PAZARA ÇIKAMIYOR
 
Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz ve bunun karşısında iktidarın sergilediği tutumu da değerlendiren Uğurlu, “Artık halk pazara arabalarıyla gitmiyor. Küçük bir poşeti alıp pazara gidiyorlar. Halk artık toplamda 5 kiloluk meyve ve sebze alamıyor. Halkın durumu ortadayken, ‘keyif çayı iç’ diyen bir iktidarla karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı. 
 
Milyonlarca çalışanı etkileyecek Asgari Ücret Tespit Komisyo'nun 4 Aralık’ta toplandığını hatırlatan Uğurlu, “Zaten ilk olarak komisyonun yapısında bir sorun var. İktidarında çalışanlar için insanca yaşayabileceği bir asgari ücrette uzlaşma derdi de maalesef ki yok. İşçi ve emekçinin aç kalması, soğuktan donması veya kendilerini intihar etmeleri iktidarın ve işverenlerin umurunda değil. İşçilerin  ‘insanca yaşama’ sloganıyla aylardır sokak sokak direnmeleri iktidarın umurunda mı, değil. Bütçede tamamen güvenlikçi politikalara para yatıran, yurttaşların açlık isyanına ‘mermi parasını soran’ iktidar, tutup da işçinin ocakta kaynayan tenceresinin derdine düşmeyecektir” tespitinde bulundu.
 
ASGARİ ÜCRET 4 BİN OLMALI
 
Açlık ve yoksulluk sınırı ortadayken, asgari ücretin vergilerden muaf 4 bin TL olması gerektiğini söyleyen Uğurlu, bu taleplerinin işçi ve emekçinin “insanca yaşama” sloganı olduğunu vurguladı. Uğurlu, Komisyonun uzak kaldığı bu talebin işçi ve emekçinin mücadelesinin ivme kazanmasıyla mümkün olabileceğinin altını çizdi.
 
REFORM SÖYLEMLERİ 
 
Erdoğan’ın reform söylemlerini de değinen Uğurlu, reform söylemlerinin ardından ülkenin dört bir yanında yüzlerce kişinin operasyonlarla gözaltına alındığına işaret ederek, “Gece yarısı kapılar kırıldı. Bu nedenle reform açıklamalarının muhalefet kesimlerine bir iyileştirme getirmesini beklemek hayal olur” dedi.
 
ÇAKICI’NIN TEHDİTLERİ
 
Uğurlu, bir yanda reform dillendirilirken diğer tarafta Alaattin Çakıcı’nın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesi ile Bülent Arınç’ın istifasını da değerlendirdi. Uğurlu, şu tespitlerde bulundu: “Arınç’ın yaptığı açıklamalardan sonra Bahçeli’nin yaptığı hamle işin siyasetten muhatabının kim olduğu ortaya çıkardı. Yine Çakıcı’nın Kılıçdaroğlu’nun tehditlerini bu minvalde okumak gerek. Tek adam olduğu iddia edilen kişinin MHP’den ve Çakıcı’dan bağımsız bir şey yapamayacağı belli oldu. AKP, Bahçeli’nin hamlesini çok iyi okudu. Zaten ardından Arınç istifa etmek zorunda bırakıldı. Türkiye’nin evrensel hukukla bir bağı kalmamıştır. Bu çok nettir. Bu hukuksuzluğu görmemek düşünceden yoksun olmak demektir.”
 
HUKUKSUZLUĞUN HUKUKU 
 
Çakıcı’nın tehditlerinin, ‘bir hukuk olacaksa Çakıcı’nın anlayışında bir hukuk olur’ mesajı içerdiğini dile getiren Uğurlu, “Emine Erdoğan’ın ‘mafya liderleri rol model olamaz’ diye çıkışı ise Türkiye’deki adalet sisteminin nereye evirildiğini gösteriyor. Yaşananlar ‘hukuksuzluğun hukukunu inşa’ çabasıdır. ‘Biz yaparız kimse sesini çıkaramaz, burada kuralları kuracak olan Bahçeli ve Çakıcı zihniyetidir’ demektir. Çakıcı konuşur, Bahçeli savunur; Bahçeli konuşur, AKP geri adım atmak zorunda kalır. Bahçeli’nin AKP’ye mesajı; ‘farklı bir arayışa girme’ mesajıdır. Yine MHP, AKP’ye; ‘Öyle Avrupa’ya göz kırpmak yok, bana mahkumsun’ mesajını verdi” diye konuştu.
 
‘AKP KARAR KONUMUNDAN ÇIKTI’
 
“AKP tek başına yol alabileceği, tek başına karar verebileceği bir konumdan çıkmıştır” diyen Uğurlu, AKP’nin cemaatle yaşadığı çatışmadan sonra iyice MHP ve Çakıcı’nın zihniyetinin kuşatması altına girdiğini, AKP’ye oy veren seçmenlerin de artık bunu görmesi gerektiğini vurguladı.
 
4’LÜ FOTOĞRAF
 
Erdoğan’ın “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz” söylemlerine de atıfta bulunan Uğurlu, Türkiye’nin değil evrensel hukuku, kendi hukukunu bile uygulamaktan çok uzaklaştığını ifade etti. Ülkede yaşanan hukuksuzluğu “raydan çıkmış trene” benzeten Uğurlu, “O nedenle biz kendimizi Avrupa’da görüyoruz demekle olmuyor bu işler. Onun için belli kriterler dahilinde bir yönetim anlayışınız olacak. AB’de Türkiye’deki iktidarı çok iyi tanıyor. Çakıcı’nın çıkıp ana muhalefet partisinin genel başkanını tehdit ettiği bir süreçte yönlerini ne kadar Avrupa’ya dönük olduğunu göstermiyor mu? Yine iktidarın küçük ortağı olarak tanımlanan Bahçeli’nin sözlerinden sonra reform söylemlerinin rafa kaldırılması yüzlerinin nereye dönük olduğunu göstermiyor mu? AKP iktidarının yüzünü döndüğü yer Bodrum’da çekilen 4’lü fotoğraftır. Eğer çok iyi bakarlarsa o fotoğrafa 1990’lı yılardaki Tansu Çiler yönetimini görecektir. Alaattin Çakıcı’yı, Mehmet Ağar’ı, faili belli cinayetleri görecektir” diye belirtti.
 
TECRİT VE YANSIMASI
 
İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit derinleştikçe toplum üzerindeki baskıların arttığını ifade eden Uğurlu, şunları söyledi: “Kürt sorununun güvenlikçi politikalar ile çözmeye çalışan iktidar tecridi derinleştiriyor. Çünkü bu sorunun tek muhatabı Sayın Öcalan’dır. Bu nedenle Türkiye’deki emekçilerin, kadınların, doğaya yönelik talanın temelinde Öcalan’a uygulanan tecrit var. Bunu artık herkes biliyor. İzmir’deki esnaf etkilenmiyor mu, etkileniyor. İzmit’te sanayi organize bölgesinde çalışanlar etkilenmiyor mu, etkileniyor. Tekirdağ’da yaşayan yurttaş Kürt sorunu beni ilgilendirmiyor diyemez. Tam tersi onun sofrasındaki ekmeği bile etkiliyor. Belki Kürdistan’da Kürtçe tabelalar indirilip belediyelere kayyımlar atanıyor, seçilmiş belediye başkanları tutuklanıp cezaevlerine konuluyor ama batıda asgari ücret en düşük seviyede tutuluyor. Vergileri artırılıyor. İşsizlik artıyor. Dolar her geçen gün artıyor. Daha çok yoksullaşıyor halk. Bunların hepsi domino taşları gibi birbirini etkileyen etmenler. Tecrit bu anlamda halkın yaşamını doğrudan veya dolayı olarak etkileyen bir durum.”
 
AÇLIK GREVLERİ
 
İmralı tecridine karşı başlatılan açlık grevlerini bu anlamda toplumun özgürlüğü için önemli olduğunu vurgulayan Uğurlu, devamla şunları söyledi: “Toplum kendi özgürlüğü sahiplenmeli. Toplumun özgürlüğü İmralı’nın özgürlüğüyle alakalıdır. Birbirinden bağımsız değil. Şu an sadece İmralı’da mı tecrit uygulanıyor, hayır. Şu an Türkiye bir acık hava hapishanesi. Şu an bütün toplum tecrit altında. İşçilere, barolara, sivil toplum kuruluşlarına yönelik baskıların hiçbiri İmralı’dan bağımsız değil. Bunun için açlık grevlerine destek vermek gerekiyor. Bu sadece cezaevindeki tutukluların sorunu değil. Toplumun bu sese ses vererek güç vermesi gerekiyor.” 
 
‘ÇÖZÜM GÜCÜ İMRALI’DIR’
 
İktidara; “Eğer evrensel hukuk ve kalıcı barış konusunda bir şey yapılmak isteniyorsa Avrupa Birliğine veya Biden’e mesajlar yollamaya gerek yok” diye seslenen Uğurlu, son olarak “Bunun anahtarı İmralı’dadır. Çözüm gücü İmralı’dır” şeklinde konuştu. 

Naci Kaya / MA