Sosyalizm Yeniden Konferansının Sonuç Bildirgesi Açıklandı

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) düzenlediği “Sosyalizm Yeniden” konferansı 8-9 Kasım 2025 günlerinde yapıldı. 
 
Kürt halkının tarihsel önderi Abdullah Öcalan’ın dünyada ve bölgede emperyalist savaşların tırmandığı, soykırımın yeniden güncel bir gerçekliğe dönüştüğü bir evrede bir dizi çakışmanın yarattığı özel bir konjonktürel ânı özgürlük mücadelesinin silahlı çatışma zemininden siyaset zeminine taşınması yönünde yeni bir değerlendirme girişiminin karşılık bulması, kendi adına konuşamaz hale getirilen ve boğazlaşmaya sürüklenen halklar arasındaki etkileşim ve dayanışma için yeni olanaklar yaratacaktır. 
Konferansımızı halklar ve mücadeleleri arasında geliştiril esine katkıda bulunmakla sorumlu olduğumuz iletişim yönünde bir adım olarak görüyoruz. 
 
“Devlet, Demokrasi, Sınıf ve Sosyalist Yaklaşım”, “Tarihsel Deneyimler ve Demokrasi Pratikleri”, “Sosyalizm İçin Kurucu Perspektifler” ana başlıkları altında yürütülen panel tartışmaları ve forumdan sonra Konferans “Sosyalizmi Birlikte ve Yeniden Düşünmek” başlıklı panel ve forumla sona erdi. 
Birçok farklı görüş ve önerinin dile getirildiği tartışmalarda öne çıkan belirlemeler olarak; 
 
• Kapitalizm ve patriarkanın insanlığı derin eşitsizliklere, açlık, savaş ve kıyımlarla kitlesel ölümlere mahkûm ederken tür olarak varlığımızı ve üzerinde yaşadığımız dünyayı yok oluş eşiğine sürüklediği, 
 
• Farklı dönemlerde aldığı ve alabileceği adlardan bağımsız olarak halklar, cinsiyetler, türler ve doğa üzerinde baskı ve sömürünün son bulduğu, sınıfsız ve sınırsız bir dünya arayışı ve mücadelesi anlamında sosyalizmin bugün her zamankinden güncel olduğu, 
 
• İnsanlığın ilk eşitsizliklerle bölündüğü çağlardan beri sürdürdüğü mücadelelerin mirasçısı olarak Paris Komünü’nden Ekim Devrimi’ne, Ekim’den yeni devrimlere ve ulusal kurtuluş mücadelelerine uzanan 20. yüzyıl devrimlerinin ve sosyalist iktidar deneyimlerinin karşı karşıya kaldıkları kuşatmalar kadar içsel nedenlerle de son bulduğu, bu deneyimlerin sermaye egemenliğinin yıkılabilir olduğunu göstermeleriyle başlayan ve kapitalist dünyadaki ezilenlerin mücadelelerine de güç veren birçok insani ve siyasal kazanımın yanı sıra inkâr edilemeyecek yanlışlar da içerdiği, tarihimizle ve mücadele geçmişimizle eleştirel yüzleşmenin geleceği kurmanın koşullarından biri olduğu,  
 
• Emekçilerin ve ezilenler kendi kurtuluşlarının öznesi olacaksa sosyalizm mücadelesinin ezilen milyonların çeşitliliğine ve çok biçimliliğine denk düşen bir çoğulculuk gerektirdiği, mücadelemizin birliğinin birbirinin varlığını ve meşruluğunu tanımakla kalmayan, etkileşimle zenginleşmeyi arayan alabildiğine çeşitli toplumsal kesimler kadar farklı düşünsel ve örgütsel geleneklerin de ortak yürüyüşüyle gerçekleşeceği ifade edildi. Bu çoğulcu yapılanmaların, mahalle, köy ve işyeri komünleri gibi tabandan örgütlenmiş doğrudan demokrasi birimlerinin, daha büyük ölçekli konfederal yapılarla iç içe geçmesiyle somut bir karşılık bulabileceği tartışıldı. Bu bağlamda, Kuzey ve Doğu Suriye'deki Rojava Devrimi'nin, halk meclislerinin inşa etmeye çalıştığı demokratik konfederalizm deneyiminin, bu türden bir örgütlenme modelinin somut ve güncel bir örneğini oluşturduğu, 
 
• Çoğul mirasımızın ve varoluşumuzun önemli bir bileşeni olan, kapitalizmin çözümlenmesinde ve tarihsel olarak aşılabilir olduğunun gösterilmesinde olduğu kadar antikapitalist mücadelelerin örgütlenmesinde belirleyici bir yer tutan Marksizmin donmuş bir önermeler bütünü değil pratiğin farklı düzeyleriyle etkileşim içinde bizzat değişen bir yapı olarak kendini diyalektiğin dışında saymadığını, var olan her şeyin acımasız eleştirisi tutumunun içerden ve dışardan kendisine yöneltilmesine açık olduğu, 
 
• Ancak bürokratikleşmiş, yozlaşmış iktidar pratiklerinin ve onların etkileriyle şekillenmiş kaba ve indirgemeci yorumların sorumluluğunun Marksizme yüklenemeyeceği, 
 
• Emek-sermaye çelişkisi varlığını ve önemini korumakla birlikte patriarkaya karşı feminizmler ve heteronormativiteye karşı LGBTİQ+ hareketleri gibi onunla eklemlenme içindeki bir dizi başka çelişki üzerinde yükselen toplumsal mücadele dinamiklerinin, öznelerin ve dünya görüşlerinin eşitlik ve özgürlük mücadelesinin taşıyıcıları arasında olduğu, 
 
• Her coğrafyadaki ezilenlerin kapitalizm ve patriarka ile kendi yüzleşmelerine dayalı özgün kavrayış ve mücadele perspektiflerinin değerli, birbirini tamamlayıcı ve evrensel bir mücadele ufku için vazgeçilmez olduğu, 
 
• Özel olarak kısa bir süre içinde birbirinin yerini alan tarihsel evreler boyunda yalnızca acımasız saldırı ve kıyımların değil mücadele zeminleri ve güç dizilişlerindeki alt üst oluşların getirdiği zorluklar karşısında da örgütlülüğünü ve tarihsel yönelimini korumayı başaran Kürt Özgürlük Hareketi’nin pratiği ve dünya halklarının birikimine açıklığı temelinde Abdullah Öcalan tarafından deyimlenen sorgulama ve önermelerin ortak bir mücadele arayışındaki halklar arasında tartışmaya açılmasının Türkiye ve Kürdistan coğrafyası başta olmak üzere dünya ezilenleri için anlamlı bir katkı olacağı, 
 
• Bir dünya sistemi olarak örgütlenmiş olan sömürüye son verme hedefine ancak tek tek ülkelerde verilecek mücadelenin dünya ölçeğinde bütünleşmesiyle ulaşılabileceğini, bu nedenle emeğin ve ezilenlerin mücadelesinin çoğulcu doğasına uygun biçimlerle enternasyonal düzeyde örgütlenmesi gerektiği vurgulandı. 
 
İnsanın insan tarafından sömürülmesinin insanlığı yok oluş eşiğine taşıdığı bir çağda, yalnızca mümkün değil aynı zamanda var oluşumuz için vazgeçilmez ve ertelenmez olan sosyalizmde ısrar ediyor; ya sosyalizm, ya barbarlık olasılığını sosyalizm mücadelesini en geniş kesimlerle birlikte yürütme iradesini sahiplendiğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.  
 
YAŞASIN SOSYALİZM!